Fıtratı gereği özgürlük ve adalet peşinde koşan insanoğlunun, binlerce yıllık birikimiyle inşa ettiği, en iyi rejim olma iddiasındaki demokrasi, Mısır darbesine ‘demokrat dünya’nın verdiği destekle yeniden sorgulanmaya başlandı. Mursi iktidarının ‘dindar’ karakteri, demokrasi mahallesinde meşruiyet krizi yaşadı. Demokrasiye çeşitli biçimlerde mesafeli duran ve fakat Arap Baharı ile o mekanizmanın meşruiyetini tecrübe eden İslamcılık, yeniden eski pozisyonuna savrulma noktasına geldi.
Acaba demokratlık ‘seküler’liği zorunlu mu kılıyor? Ya da liberal, sosyal, muhafazakâr demokratlığın yetersiz kaldığı bu ‘yeni dünya’da ‘adalet’ odaklı yeni bir ‘dindar demokratlık’ mı doğuyor?
Bu yazıda Sait Mürsel, İslamcılık ile demokratlık arasındaki bu sıkışmışlığı aşacak yeni bir tür demokrasinin imkânları üzerine ufuk turu yapıyor.